ÖZET
Karanlık Üçlü, klinik düzeyde olmayan psikopati, narsisizm ve makyavelizmi ifade eden şemsiye bir terimdir. Alanyazındaki Karanlık Üçlü kişilik özelliklerinin oluşumuyla ilişkili olabilecek faktörlerle ilgili yapılmış çalışmalar, üç alt kişilik tipinin oluşumunun bazı çevresel, biyolojik ve genetik faktörlere bağlı olabileceğini göstermektedir. Bu çalışmanın amacı hem Karanlık Üçlü kişilik özelliklerinin hem de Karanlık Üçlü alt tiplerinin oluşumunda genetiğin rolünü inceleyen çalışmaları ele almaktır. Bu doğrultuda, bu makalede, Karanlık Üçlü, narsisizm, psikopati ve Makyavelizm’in kalıtsal bileşenlerini araştıran aile, ikiz ve aday gen çalışmaları incelenmiştir. Ayrıca, Karanlık Üçlü ile ilgili olduğu bilinen bazı kişilik özelliklerinin genetik bileşenlerinin incelendiği çalışmalar da dahil edilmiştir. Alanyazında incelenen çalışmalar doğrultusunda, her üç alt kişilik tipinin genetik faktörlerden etkilendiği, psikopati ve narsisizmin kalıtsal özelliğinin Makyavelizm’den daha fazla olduğu ve üç kişilik tipi arasında, çevresel faktörlerden en yüksek düzeyde etkilenen kişilik tipinin Makyavelizm olduğu, Karanlık Üçlü ile ilgili olan kişilik özelliklerinin bazı genetik etmenler tarafından belirlenebildiği gözlemlenmektedir.
GİRİŞ
Paulhus ve Williams’ın (1), karanlık üçlü kişilik tiplerini literatüre kazandırmasından sonraki neredeyse yirmi yıllık süreçte, karanlık kişilik özelliklerini birçok açıdan inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Karanlık üçlü, klinik düzeyde olmayan fakat itici özelliklere sahip, psikopati, makyavelizm ve narsisizm olmak üzere üç kişilik tipini kapsayan şemsiye bir terimdir. Karanlık üçlü kişilik tiplerinin kendi aralarında ilişkili olduğu görülmektedir (1). Oransal olarak sıralandığında en yüksek ilişkinin makyavelizm ile psikopati arasında olduğu, en düşük ilişkinin ise makyavelizm ile narsisizm arasında görüldüğü bildirilmektedir (2). Bu üç kişilik tipine ait özellikler birbiriyle anlamlı ve pozitif bir ilişki içinde olsa da her alt tip ayırt edici bileşenler barındırmaktadır. Her üç kişilik tipinin özellikleri, kendilerine özgü manipülasyon ve kandırma yöntemlerini öngörmektedir (1). Buna karşılık, bencillik ve duyarsızlık üç kişilik tipinde de ortak olarak gözlemlenmektedir (3).
Ahlak gelişimindeki yetersizlik de karanlık üçlü kişilik özelliklerine sahip bireylerde ortak olarak görülebilmektedir. Campbell ve ark. (4) davranışsal genetik perspektifiyle yaptığı çalışması, karanlık üçlü ve ahlak gelişimi arasında anlamlı bir ilişki bulunduğunu raporlamaktadır. Makyavelizm ve psikopati ile ahlak gelişimi negatif yönde ilişkilidir. Bu özellikler göz önünde bulundurulduğunda, karanlık üçlü toplumda istenmeyen özellikleri temsil etse de bu özelliklerin bireylerin kariyer ve kısa süreli ilişki amaçlarına ulaşabilmelerini kolaylaştırdığı gözlemlenmekte (5-7), ayrıca karanlık üçlü özelliklerinin duygusal dengelilik (1) ve yüksek özgüven (8) gibi olumlu durumlarla da ilişkili olduğu bildirilmektedir.
Karanlık üçlü Beş Faktör Kişilik Modeli açısından da incelenmiştir. Tüm karanlık üçlü kişilik özelliklerinin farklı Beş Faktör kişilik özellikleri ile ilişki olması her karanlık üçlü kişilik tipinin birbirinden farklı taraflarının olduğuna işaret etmektedir (9). Bu ilişki aynı zamanda üç karanlık tipin ampirik ve kavramsal olarak örtüştüğü bölümleri de açıklama konusunda önem taşımaktadır (1,10).
Öncelikle, tüm üç kişilik tipinin de uyumluluk ile negatif yönde ilişkili olduğu bildirilmektedir (11-13). Karanlık üçlü kişilik tipleri birbirinden bağımsız olarak incelendiğinde, narsisizmin dışa dönüklük ve yeniliğe açıklık ile pozitif (14), bazı sorumluluk görünümleri ile negatif yönde ilişkili olduğu görülmektedir (15). Psikopati ile bazı sorumluluk görünümleri arasında negatif, bazı nörotisizm ve dışa dönüklük görünümleri arasında pozitif yönde bir ilişki gözlemlenmektedir (15). Son olarak, makyavelizmin ise bazı nörotisizm ve dışa dönüklük görünümleri ile pozitif yönde ilişkili olduğu raporlanırken, bazı sorumluluk görünümleri ile negatif ilişkili olduğu bildirilmektedir (9,15).
Karanlık üçlü kişilik tipleri arasındaki benzerlik ve farklılıkların hangi derecede genetik olduğu henüz tam olarak saptanamadığı bildirilmektedir (16). Vernon ve ark. (11) karanlık üçlü ile ilgili yaptıkları araştırmalarında her üç kişilik tipinin de genetik bileşeninin olduğunu ve kalıtımsal olarak aktarılabildiğini gözlemlemişlerdir. Alanyazında, hem karanlık üçlü kişilik özelliklerinin, hem de her bir alt kişilik tipinin genetik etiyolojisini inceleyen çalışmalara rastlanmaktadır. Bu çalışmanın amacı karanlık üçlü kişilik tiplerini alanyazın çerçevesinde sunmak, karanlık üçlü etiyolojisiyle ilgili yapılmış olan genetik çalışmaları ele almak ve özellikle karanlık üçlü kişilik tiplerinin kalıtsal bileşenlerini incelemektir. Bu çalışmada bahsedilen karanlık üçlü kişilik tipleri patolojik kişiliği yani kişilik bozukluklarını içermemekte, klinik düzeyde olmayan psikopati, narsisizm ve makyavelizmi ifade etmektedir.
Psikopati
Psikopati ifadesi yüzyılı aşkın bir tarihe sahip olup, tüm mental bozukluklar için kullanılmış olsa da son elli yıldır kullanım alanının oldukça daraldığı bilinmektedir (17). Davranışsal olarak dürtüsel, risk alıcı görünüme sahip psikopat özelliklere sahip kişiler suç davranışı gösterme olasılığı yüksek kişilerdir. Kişiler arası ilişkilerde zorlayıcı, büyüklenmeci, ben merkezli, manipülatif ve katı görünüme sahiptirler. Duygusal açıdan değerlendirildiklerinde psikopat kişilik özelliklerine sahip bireyler duygulanımda sığ, empati, kaygı ve pişmanlıktan yoksun, yakın ilişkilerin sürdürülmesi zor kişilerdir (17). Alanyazında psikopati erkeklerde kadınlara oranla daha yaygın olarak raporlanmaktadır (18,19).
Psikopatinin önemli karakteristik özelliklerinden olan öteki ile düşük düzeyde duygusal iletişim kurma ise psikopat özelliklere sahip kişilerde vicdan yoksunluğu, suçlu hissetmeme ve düşük empati becerisi olarak görülmektedir (20). Empati paylaşılmış duygusal deneyimler, duygusal ve bilişsel düzeyde işlevlerde sosyal farkındalık olarak tarif edilmektedir. Duygusal empati, duygu uyumu ve ötekinin duygu durumunu, duygusal etkilenme olmaksızın uygun bir biçimde karşılama kabiliyeti olarak tanımlanmaktadır (21). Empati duyguları fark etme ile ilişkili bir durumdur ve düşük duygusal farkındalığa sahip kişiler, duyguları doğru ayırt etme konusunda da düşük kabiliyete sahiptirler (22,23). Bu doğrultuda, psikopati ile duyguları fark etme arasında negatif yönlü bir ilişki bildirilmektedir (24).
Alanyazında psikopati ile suç arasında güçlü bir ilişkinin varlığından söz edilmekte olup, bu ilişkinin psikopatinin karakteristiğine ait duygulanımsal, kişiler arası ve davranışsal özelliklerin bir sonucu olduğu vurgulanmaktadır (25). Psikopati antisosyal davranış ile de ilişkili olarak bildirilmektedir (26). Hart ve Hare (27) psikopatik özellikler gösteren tüm bireylerin adalet sistemi ile karşı karşıya kalmak durumunda olmasalar da, bu özellikleri gösteren kişilerin tanımlanan özelliklerinin onları öfke ve şiddet açısından yüksek risk grubuna yerleştirdiğini vurgulamaktadırlar. Psikopati, mülkiyete karşı işlenmiş suçlar, uyuşturucu ile ilişkili suçlar ve diğer saldırı suçları ile ilişkili olarak bildirilmektedir (28,29). Rice ve Harris (30) psikopatinin şiddetinin cinsel suç işlemiş geniş bir grup içerisinde suçu yineleme davranışını öngördüğünden bahsetmektedirler. Cinsel suç işlemiş psikopat özelliklere sahip kişilerin cinsel suç işlemiş diğer kişilere oranla daha yoğun şiddet ve sadistik tutum ortaya koydukları bildirilmektedir. Gretton ve arkadaşları (31) yetişkin bireylerle benzer olarak, ergen bireylerde de psikopatinin cinsel suçları yenileme davranışını öngördüğünü vurgulamaktadırlar.
Etiyolojisi incelendiğinde, önemli sayıda araştırma psikopatinin temelde gelişimsel bir doğasının bulunduğunu, görece ısrarcı özelliklerle on yaştan önce fark edilebildiğini ve bu özelliklerin önemli genetik risk faktörlerine dayandığını ortaya koymaktadır (32,33).
Narsisizm
Narsissus’un efsanesinden isim alan narsisizmin kelime anlamı; bireyin kendi vücuduna yönelttiği arzu ve haz anlamına gelmektedir (34,35). Narsisistik davranışların Makyevelizm ve psikopati ile benzer olarak diğer duyarsızlık ve manipülasyon ile ilişkili olduğu öne sürülmektedir (36,37).
Narsisizm kavramı, alanyazında temel olarak iki açıdan incelenmektedir. İlk olarak klinik bir tanı grubunu ifade eden “narsistik kişilik bozukluğu” kavramı karşımıza çıkmaktadır. İkinci olarak ise bu çalışmada da incelenen “subklinik narsisizm” kavramı olarak ele alınmaktadır. Narsisizm kavramı klinik bir tanı grubu olarak incelenebildiği gibi, bireylerin kişilik özelliklerini belirten bir subklinik grubu da içermektedir (38).
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin belirlediği Narsistik Kişilik Bozukluğuna ilişkin tanı kriterlerinden bazıları aşırı bir düzeyde hayran olunmaya ihtiyacı, güçlü bir hak etme duygusu, kendisinin özel ve benzersiz olduğuna ilişkin bir inanç ve empati yoksunluğu olarak görülmektedir (39). Narsisizm bireyin kendi niteliklerini daha yüksek görmesine, dışarıdan gelen eleştirilere kapalı bir tutum sergilemesine ve güç sahibi olma arzusuna yol açmaktadır (40). Bu çalışmada incelenen subklinik narsisizm ise, bireyin buradaki kriterleri daha hafif olarak deneyimlediği bir tablo olarak ifade edilmektedir (1,38). Subklinik narsisizm büyüklenmecilik, baskınlık, kendini üstün ve hak sahibi görme gibi özellikleri içermektedir (41). Narsisizmin bireyde, yüksek statü beklentisi, liderlik pozisyonları ya da kısa vadeli popülerlik sağlama isteğinin, sonrasında kırılganlık, uzun vadeli ilişkileri sürdürememe ve uyumsuzluk gibi olumsuz sonuçları beraberinde getirebildiği bildirilmektedir (42,43). Narsisist bireylerin kendilerine yönelik bir tehdit algıladıklarında saldırgan duygu ve davranışlar açığa çıkarabildikleri (44) ve adli süreçlere dahil olabildikleri bilinmektedir (45).
Makyavelizm
Adını İtalyan Rönesans diplomat ve yazar Niccolò Machiavelli’den alan makyavelizm, bireyleri amaçları doğrultusunda kandırma, kullanma ve manipüle etme davranışları gibi kişiler arası stratejileri kullanmayı ifade etmektedir. Makyavelist bireyler alaycı, baskıcı, pratik ve soğuk bireyler olarak tanımlanmaktadır (46). Bu doğrultuda, Makyavelist bireyler, para, güç ve rekabeti, toplumsal birliğin, kendini sevmenin ve ailevi meselelerin önüne koyabilmekte ve amaçlarına ulaşabilmek için iltifatta bulunma veya yalan söyleme gibi kişilerarası manipülatif yöntemlere başvurabilmektedir (47). Ek olarak yüksek düzeyde Makyavelist özelliklere sahip bireylerin söylediği yalanlara, düşük düzeydekilerden daha fazla inanıldığı raporlanmaktadır (48). Makyavelist özelliklere sahip bireylerin bireysel çıkarlarını ön planda tutma, ahlak kurallarına aldırmama ve sömürme davranışlarını sergiledikleri (49) ve incittikleri bireylere yönelik vicdan azabı veya pişmanlık gibi duyguları daha az düzeyde hissettikleri bilinmektedir (1,50). Bununla ilgili olarak, makyavelizm ile empati arasında negatif yönde bir ilişkili olduğu (51,52), makyavelizm ile aleksitimi arasında ise pozitif yönde bir ilişkinin olduğu bildirilmektedir (53). Alanyazında farklı sonuçlara rastlansa da, genellikle erkeklerin daha yüksek oranda Makyavelist özelliklere sahip olduğu (54) ve Makyavelist kişilik özelliklerinin yetersiz ebeveyn bakımıyla ilişkili olduğu vurgulanmaktadır (55).
Makyavelizm, diğer karanlık üçlü kişilik tipleriyle benzer olarak, çevresindeki bireylere zarar verebilecek özellikler barındırdığı gibi, bireye bazı evrimsel avantajlar sağlayabilmektedir. Makyavelizmin, duygusuz ve planlı stratejileri içeren doğasından ötürü kariyer başarısıyla ilgili olduğu (56) Makyavelist kişilerin daha fazla cinsel partnere sahip oldukları (57) ve yaşıtları tarafından genellikle çekici ve büyüleyici olarak tanımlandıkları bildirilmektedir (58).
McHoskey ve ark. (46) ortak özelliklerinden dolayı, makyavelizm’in aslında hafif düzeydeki psikopati olduğunu öne sürmüştür. Fakat Paulhus ve Williams, (1) psikopati, narsisizm ve makyavelizm’in birbiriyle ilişkili olsa da bu kişilik özelliklerine sahip olan bireylerin sergiledikleri davranışların farklı sonuçlara sebep olduğu üstünde durmaktadırlar. Makyavelist bireyler daha stratejik ve planlı hareket ederek psikopat ve narsisist bireylerden farklılık göstermektedirler (59). Bu sebeple, Makyavelist bireyler kişisel amaçlarına, narsisizm ve psikopati özelliklerine sahip bireylerden daha yüksek oranda ulaşabilmektedirler. Çünkü Makyavelist bireylerde hedefe ulaşmayı sağlayan stratejik manipülasyonu sürdürmelerini engelleyebilecek bir özellik olan dürtüsellik, iki kişilik tipine göre daha az düzeyde bulunmaktadır (60,61). Ayrıca Vernon ve ark. (11) makyavelizm ve psikopatinin kalıtsal açıdan da farklılıklar gösterdiği üzerinde durmaktadırlar.
Karanlık Üçlü ve Genetik Aktarım
Kalıtsal ve çevresel etmenlerin etkileşiminin davranışsal özelliklerin gelişimine katkı sağladığı bilinmekte; bazı davranışsal özellikler için genlerin, bazıları için ise çevrenin etkisinin daha baskın olduğu kabul edilmektedir (62). Alanyazında, karanlık üçlü kişilik tiplerinin oluşumunda genetik etmenlerin etkisini ve bu etkinin derecesini belirlemeyi amaçlayan ve birçok kişilik özelliği ile ilişkisini inceleyen çalışmalara rastlanmaktadır. Bu doğrultuda, Furnham ve ark. (56) psikopati ve narsisizmin, makyavelizme göre nispeten büyük bir kalıtsal bileşene sahip olduğunu ifade etmektedirler.
Karanlık Üçlü’nün Kişilik Özellikleri ile Genetik İlişkisi
Başa çıkma yeteneğindeki bireysel farklılıkları ifade eden zihinsel dayanıklılık ile ilgili yapılan bir çalışmada, narsisizm ve zihinsel dayanıklılık arasındaki ilişkinin öncelikle paylaşılan çevresel faktörlerden, makyavelizm ile olan ilişkinin hem genetik hem de paylaşılmayan çevresel faktörlerden etkilendiği, psikopati ile zihinsel dayanıklılık arasındaki ilişkinin ise genetik faktörlere bağlı olduğu bildirilmektedir (63).
Campbell ve ark. (64) tek ve çift yumurta ikizlerindeki davranışsal genetiğin ahlak gelişimi üzerindeki etkisini inceleyen çalışması sonucunda, makyavelizm ile psikopati düşük ahlak gelişimi ile pozitif yönde ilişki göstermekte, hem yüksek hem de düşük ahlak gelişimi için bu ilişkinin tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre iki kat büyük olduğu raporlanmaktadır. Bu doğrultuda, ahlaki gelişimdeki bireysel farklılıklar genetik ve paylaşılmayan çevresel etkilere atfedilmektedir (64).
Karanlık üçlü kişilik tipleri, duygusal zeka özellikleri bakımından incelendiğinde, genetik ilişki büyüklüğünün psikopati, narsisizm ve makyavelizm olarak sıralandığı görülmektedir. Buna karşılık, çevresel etmenlerle ilişki büyüklük sırası ise makyavelizm, psikopati ve narsisizm olarak sıralanmaktadır. Narsisizm en yüksek genetik ilişkiyi sosyallik faktörü ile gösterirken, duygu yönetimi, atılganlık, sosyal farkındalık ve benlik saygısı ile de genetik ilişkisi bulunmaktadır. Makyavelizm ise uyum sağlayabilme, stres yönetimi ve öz kontrol faktörü ile yüksek genetik ilişki sergilemektedir. Bunların yanı sıra, iyimserlik, mutluluk, empati ve kendini motive etme ile de genetik olarak ilişkilendirilmektedir. Son olarak psikopati incelendiğinde ise, en yüksek genetik ilişkinin dürtüsellik ile gösterildiği bildirilmektedir. Bu ilişkiyi, empati, duygusallık faktörü, duygu algısı, öz kontrol faktörü, motivasyon ve duygu ifadesi izlemektedir (65).
Karanlık üçlü ve diğerkamlık davranışı arasındaki genetik ilişkiyi belirlemek üzere yapılan öncü çalışmada, diğerkamlığın bireysel farklılıklarındaki genetik varyans, aile için %16, arkadaşlar için %43 ve yabancılar için %12 olarak bulunmuştur. Narsisizm ile hem aile diğerkamlık hem de arkadaş diğerkamlığı arasında pozitif bir ilişki saptanmıştır. Diğerkamlık ile makyavelizm ve psikopati arasında ilişkinin bulunmadığı bildirilmiştir (66).
Aleksitimi ve kişiliğin karanlık üçlü özellikleri arasındaki fenotipik ilişkiler ve bu ilişkilerin altında yatan ortak genetik ve çevresel faktörler de literatürde değerlendirilmektedir. Aleksitimi, psikopati ve makyavelizm ile anlamlı ve pozitif bir ilişki gösterirken, narsisizm ile negatif bir ilişki göstermektedir. Karanlık üçlü ve aleksitimi özellikleri arasındaki fenotipik ilişkilerin neredeyse tamamı ortak genetik ve ortak paylaşılmayan çevresel faktörlere bağlı olduğu saptanmıştır. Aleksitimi ile narsisizm ve makyavelizm özellikleri arasında önemli genetik ilişkiler kaydedilmiştir. Aleksitimin duygu faktörünü tanımlama zorluğu ile narsisizm ve makyavelizm özellikleri arasındaki fenotipik ilişkiler de ortak genetik etkilere atfedilmektedir. Ek olarak, duyguları tanımlamada güçlük ve dışa dönük düşünme özellikleri yönünden aleksitimi ve makyavelizmin benzer şekilde genetik açıdan ilişkili olduğu, psikopati ve aleksitimi arasında ise anlamlı bir genetik ilişki bulunmadığı bildirilmektedir (53).
Karanlık üçlü kişilik tipleri ile kalıplaşmış davranış, baştan çıkarıcılık, hilekarlık, tutumluluk, komiklik, kadınsılık, dindarlık, risk alma, bencillik gibi kişilik özellikleri arasındaki genetik ilişkiyi inceleyen bir çalışmada, narsisizm ve belirtilen özellikler arasındaki fenotipik ilişkilerin tamamen ortak genetik ve paylaşılmayan ortak çevresel faktörler tarafından oluştuğu ve paylaşılan ortak çevresel etkilerin bir katkısı olmadığı saptanmıştır. Bu sonuç örüntüsünün psikopati için de geçerli olduğu görülmüştür. Makyavelizm’in ise kalıplaşmış davranış, baştan çıkarıcılık, manipülatif olma, bütünlük, kadınsılık ve dindarlık özellikleri arasındaki fenotipik ilişkilerin büyük bölümü paylaşılan ve paylaşılmayan çevresel faktörlerle, tutumluluk, komiklik, doğruluk, risk alma ve bencillik özellikleri ise ortak genetik ve ortak paylaşılmayan çevresel faktörlerle açıklanmaktadır (67).
Karanlık üçlü ile beş faktör kişilik modeli genetik açıdan da ilişkilendirilmektedir. Bulgulara göre, tek yumurta ikiz bireylerdeki genetik ilişki tüm alt tiplere oranla daha yüksek olduğu ifade edilmektedir. Makyavelizm dışındaki varyansın %31-%72’lik kısmının genetik faktörlere bağlı olduğu, makyavelizm için ise kalıtsallık değerinin sadece %31 olduğu belirtilmektedir. Ek olarak, paylaşılan ortamın psikopatiye ve uyumluluk değişkenine çok küçük bir katkısının bulunduğu; diğer değişkenler için ise paylaşılan ortamın bir etkisinin bulunmadığı görülmektedir. Fenotipik düzeyde incelendiğinde, narsisizm dışadönüklük, yeniliğe açıklık ile pozitif, uyumluluk ile negatif ilişki gösterdiği bilinmektedir. Makyavelizm’in, nörotisizm ile pozitif, uyumluluk ve vicdanlılık ile negatif yönde ilişkili olduğu belirtilmektedir. Psikopati ise, uyumluluk ve vicdanlılık ile negatif yönde ilişkilendirilmektedir. Karanlık Üçlü ve Beş Faktör kişilik özellikleri arasındaki bu ilişkilerin genetik farklılıklardan etkilendiğine işaret etmektedir. Ek olarak, narsisizm ve makyavelizmin psikopati ile ilişkisinin saptanması, bu üç kişilik özelliğinin aynı kümeye ait olduğu fikrini desteklemektedir. Benzer olarak, karanlık üçlü kişilik özelliklerinin bu ilişkisinin genetikteki bireysel varyasyonlardan etkilendikleri belirtilmektedir (11).
Psikopati ve Genetik
Psikopatinin karmaşık etiyolojisi sebebiyle bütünleyici yaklaşımlar önem kazanmakta ve hem biyolojik hem de sosyokültürel faktörlerin psikopatinin gelişimini etkilediği öne sürülmektedir. Psikopatinin gelişiminde şiddet içeren cezalandırmalar, tutarsız yol göstericilik, kalabalık aile yapısı, parçalanmış aile, tutarsız otorite yapısı, şiddet ve ihmal gibi (68) aile bireylerini kapsayan çevresel faktörlerin etkisinin yaklaşık olarak %20 oranında etkili olduğu bildirilmiştir (69). Düşük sosyoekonomik düzey gibi genel çevresel faktörlerin ise psikopati gelişimine etkisinin %16 oranında olduğu bildirilmiştir (70). Psikopati gelişimi için en temel risk faktörünün bu bozukluğa sahip olan bir biyolojik ebeveynin varlığı olarak vurgulanmakta (71), genetik faktörlerin etkisinin ise %38-50 arasında değiştiği bildirilmektedir (69,70,72).
Monoamin Oksidaz-A (MAO-A) geni mutasyonu ile saldırganlık davranışı arasında ilişki bildiren birçok çalışma bulunmaktadır. Psikopatide görülen belirleyici özelliklerden olan heyecan arayışı ve dürtüsellik ile MAO-A geni arasında negatif yönlü ilişki olduğu (73) ve düşük MAO-A gen aktivitesinin psikopati ve saldırganlık ile ilişkili olduğu bildirilmektedir (74,75). Bu bulgulara ek olarak, düşük MAO-A gen aktivitesine sahip erkeklerde, olumsuz yaşam olaylarının psikopati gelişimini öngördüğü; kadınlarda ise yüksek MAO-A gen aktivitesine sahip olanlardan sadece kötü muameleye uğrayanlarda psikopati davranışlarının öngörüldüğü raporlanmaktadır (76).
Langley ve ark. (77) yüksek aktiviteli Katekol O-Metiltransferaz (COMT) gen varyantının (valin/valin) psikopati ile ilişkili olduğunu bildirmekte, Glenn ve ark. (78) tarafından yapılan bir çalışmada ise Synaptosomal-Associated Protein 25 geni ile psikopatik kişilik özelliklerinden olan yenilik arayışı ve ödül/haz isteği arasında ilişki olduğu gösterilmektedir.
Narsisizm ve Genetik
Narsisizmin ortaya çıkmasında genetik faktörlerin etkili olabileceği görülmektedir. Tek yumurta ikizleri arasında narsisistik kişilik seviyesindeki benzerlik oranı, çift yumurta ikizlerinden daha yüksek bulunmuştur. Bu oran tek yumurta ikizlerinde %64 iken, çift yumurta ikizlerinde %12’dir. Bu bulgu narsisistik kişiliğin genetik faktörler tarafından etkilendiğini göstermektedir. Tek yumurta ikizlerinde oranın yüksek olması, narsisistik kişilik özelliklerinin oldukça önemli ölçüde genetik aktarıma sahip olduğu anlamına gelmektedir (79). Buna karşılık, psikiyatrik bozuklukların geneli ve kişilik özellikleri için olduğu gibi, narsisistik kişilik özellikleri ile de ilişkilendirilebilecek tek bir genin henüz tanımlanmadığı bildirilmektedir (80).
Narsisizm ile ilgili olan, saldırganlığın, engellenmeye tahammülsüzlüğün, kaygı düzeyinin ve aşırı hassasiyetin genetik özellikler taşıdığı ifade edilmiştir. Bununla birlikte narsisizmin gelişmesinde önem arz eden biyolojik, gelişimsel ve çevresel etkenler birbiriyle ilişkili olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda genetik olarak narsisizmin özelliklerine yatkın olan bir birey, ebeveynlerinin tutumlarıyla ve diğer çevre faktörlerinin de etkileri ile yetişkinlik döneminde narsisistik özelliklerin daha fazla ortaya çıkmasından korunmuş olabilmektedir (81).
Luo ve ark. (82) tarafından yapılan narsisizmin kişisel ve kişilerarası boyutunun davranışsal genetik temelinde ele alındığı çalışmada, grandiyözitenin %23; kişilerarası haklılık-hak görmenin ise %35 genetik etki barındırdığı bildirilmektedir. Grandiyözitenin tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre daha fazla gözlemlenmesi, kalıtsallık özelliğine işaret etmektedir (82).
Makyavelizm ve Genetik
Araştırmalar, antisosyal davranışların genetik köklere sahip olduğunu ortaya koymakta, ancak bazı davranışların olumsuz çevresel koşullar tarafından tetiklendiği bildirilmektedir (83). Özellikle yetişkinlerde, transgresif davranışın altında yatan genetik faktörlerin kötücül kişilik özelliklerini etkilediği görülmektedir (84).
Makyavelizm ile alakalı geniş alanyazına rağmen makyavelist özelliklere sahip olan ve olmayanlar arasındaki farkları açıklayan biyolojik ve çevresel faktörler tam olarak bilinmemektedir. makyavelizm ve genetik etiyolojisi ile ilgili yapılmış çalışmalara diğer iki kişilik tipine göre çok daha az rastlanmaktadır. Makyavelizm oluşumunda genetik %31, paylaşılmayan ortam %30 ve paylaşılan ortam %39 oranında etkilediği bildirilmektedir (11). Buna karşılık, makyavelizmin sadece çevresel etmenlere bağlı olarak oluştuğu da savunulmaktadır. Bu doğrultuda, makyavelist kişilik özelliklerinin oluşumunu, paylaşılan çevrenin %44, paylaşılmayan çevrenin ise %55 oranında etkilediği raporlanmaktadır (85). Makyavelizm’in kalıtsallık oranının küçük çocuklu ailelerde %26, daha büyük yaşta çocuklara sahip olan ailelerde ise %11 olduğu bildirilmektedir. Sosyalleşme mekanizmalarının yanı sıra aile ortamının spesifik özelliklerinin makyavelizmin gelişiminde anahtar faktörler olduğunu göstermektedir. Bu doğrultuda, genetik faktörlerin etkisi nispeten zayıf olduğu görülmektedir (86). Ek olarak, makyavelizm ve psikopatinin aynı genlerden büyük ölçüde etkilendiği görülmektedir (11).
Montag ve Hall (87) sağlıklı bireylerde domaninerjik bir gen olan DRD3 geninin Ser9Gly (T/C) polimorfizminin makyavelist davranış ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Daha önce şizofreni ile ilişkili olabileceği ifade edilen olan Ser9Gly polimorfizminin, bu çalışma ile şizotipal kişilik ile de pozitif korelasyon gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca Glisin/Glisin varyantının da makyavelist davranış ile ilişkili olduğunun gösterilmesi, dopamin norotransmitterinin makyavelist davranış biyolojisi işin önem taşıyabileceğine işaret etmektedir (87).
Şizofrenide azalmış makyavelizm düzeyinin, biyolojik boyutunu ele alınmış, serotonin mekanizmasında rol oynayan HTR2, COMT, DRD2 genlerindeki polimorfizm incelemiştir. Şizofrenide belirgin olarak görülen azalmış makyavelizmin bilişsel ve motivasyonel özellikleri, pasif-ilgisiz sosyal çekilmede artış, kaygıdaki azalma ve duygusal çekilme ile örtüşmüştür. Makyavelizm’in azalmasına sebep olan mekanizma ve spesifik gen ilişkisi tanımlanmamıştır (88).
TARTIŞMA
Kişiliğin doğasıyla ilgili yapılmış çalışmaların yanında, karanlık kişilik özellikleri ile ilgili yapılmış çalışmaların sayısı görece daha az olmakla birlikte “sağlıklı” kişilik özelliklerine benzer olarak karanlık üçlünün de sosyal ve genetik süreçlerden farklı derecelerde etkilendiği görülmektedir. Karanlık üçlünün genetik etiyolojisi ile ilgili yapılan çalışmalar, karanlık üçlü kişilik tipleri arasında genetik ilişki olduğunu göstermekte, ilişki düzeyi en yüksek olan kişilik tiplerinin makyavelizm ve psikopati olduğunu raporlamaktadır. Makyavelizm ise katılımsallık değeri en düşük karanlık üçlü kişilik tipi olarak bildirilmektedir (2). Bunlara ek olarak alanyazın, karanlık üçlü kişilik özellikleri ile zihinsel dayanıklılık (63), duygusal zeka özellikleri (65), diğerkamlık (66), ahlak gelişimi (4), aleksitimi (53) gibi değişkenlerin arasında kalıtsal bir ilişki olabileceğini vurgulamaktadır.
Karanlık üçlü kişilik tiplerinin tek başına oluşumunda genetik faktörlerin rolünü inceleyen çalışmalar doğrultusunda psikopati etiyolojisini tek bir genle ilişkilendirmek ya da sadece çevresel, ailesel faktörlerin etkisi sonucu geliştiğini söylemek mümkün görünmemekte; psikopatinin gelişiminde genetik ve çevre etkisinin olduğu görülmektedir. Derleme ve meta-analiz çalışmaları birbiri ile tutarlı ve benzer sonuçları sunmakla birlikte görüldüğü üzere bu bozukluğun gelişiminde genetik ve çevresel faktörler ile karşılıklı etkileşimi önemli bir rol oynamaktadır (69,70,72). Psikopati ile benzer olarak narsisizmin de önemli bir genetik paydasının olduğunu, bu paydanın ortaya çıkmasında ise ebeveyn tutumlarının ve ebeveynlerin erken dönemlerde tercih ettikleri çocuk yetiştirme uygulamalarının etki sahibi olduğu söylenebilmektedir. Narsisizmde görülen saldırganlık ve engellenmeye tahammülsüzlük gibi bazı özellikler genetik faktörlere atfedilmekte, narsisizmin gelişmesinde biyolojik ve çevresel faktörlerin ilişkili olduğu bildirilmektedir (81). Diğer karanlık üçlü kişilik tipleri gibi makyavelizmin de, genetik bileşenlerinin olmasında rağmen, çalışmalar çevrenin makyavelist özelliklerin oluşumuna görece daha fazla etki ettiği kanısındadır (55,85). makyavelizm benzeri davranışlar genetik aktarımın yanı sıra davranışsal öğrenmeyle de aktarıldığı görülmektedir. Bulgular bireylerin yetiştiği çevrenin, sosyal etkilerin ve aile tutumlarının makyavelizmin gelişiminde daha büyük bir rol oynadığını işaret etmektedir. Buna karşılık, genetik çalışmalar makyavelizm ile psikopatinin büyük ölçüde aynı genlerden etkilendiğini göstermektedir (11).
SONUÇ
Sonuç olarak karanlık üçlü kişilik özelliklerinin oluşumunda tek bir genin etkisinden söz edilemediği gibi, karanlık üçlü etiyolojisini sadece genetik etmenlere atfetmek de mümkün görünmemektedir. Yapılan çalışmalar çerçevesinde çevresel koşulların kalıtsal faktörlerle birlikte özellikle makyavelizm olmak üzere, karanlık üçlü kişilik tiplerinin oluşumunda önemli derecede rol aldığı görülmektedir. Genellikle ikiz ve aile çalışmaları ile kalıtımsal bağlantıları araştırılan kişilik özelliklerinin doğrudan genlerle bağlantısını araştıran nispeten az sayıda moleküler çalışmada pozitif ilişki kurulsa da henüz net bir bulgu elde edilememiştir. Bunun nedeni tek gen ve çevre etkisinden ziyade birden fazla gen etkisine de bağlı olabileceğinden, multigen çalışması yapılmasına vurgu yapılması anlamlı olacaktır. Yenilerde yapılan tüm genom analizini içeren ileri moleküler biyolojik çalışmaların karanlık üçlü de dahil birçok kişilik özelliği ve psikiyatrik hastalığının kalıtsal faktörlere bağlı olup olmadığı konusunda daha detaylı veriler sunabileceğine inanılmaktadır.
ETİK
Etik Kurul Onayı: Çalışmamız Helsinki Bildirgesi’ne uygun olarak yazılmış olup, etik izin alınmasına ihtiyaç bulunmamaktadır.
Danışman Değerlendirmesi: İç danışmanlarca değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Konsept: E.T., S.K., M.H.K., N.A.Y., E.A., E.H.Y., Dizayn: E.T., S.K., M.H.K., N.A.Y., E.A., E.H.Y., Analiz veya Yorumlama: E.T., S.K., M.H.K., N.A.Y., E.A., E.H.Y., Literatür Arama: E.T., S.K., M.H.K., N.A.Y., E.A., E.H.Y., Yazan: E.T., S.K., M.H.K., N.A.Y., E.A., E.H.Y.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.