Sivas İli Aile Sağlığı Merkezlerinde Görev Yapan Hekimlerin Çocuk İstismarı ve İhmali Hakkındaki Bilgi ve Farkındalık Düzeylerinin Değerlendirilmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Araştırma
P: 173-180
Ağustos 2024

Sivas İli Aile Sağlığı Merkezlerinde Görev Yapan Hekimlerin Çocuk İstismarı ve İhmali Hakkındaki Bilgi ve Farkındalık Düzeylerinin Değerlendirilmesi

The Bulletin of Legal Medicine 2024;29(2):173-180
1. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, Sivas, Türkiye
2. Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, Balıkesir, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 16.02.2024
Kabul Tarihi: 26.02.2024
Online Tarih: 01.08.2024
Yayın Tarihi: 01.08.2024
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZ

Amaç

Çocuk istismarı ve ihmali (ÇİVİ), maruz kalan çocukta ciddi yaralanmalara hatta ölümlere neden olan ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Tanı konulmasında, yaralanmaların ve ölümlerin önlenmesinde hekimlerin ÇİVİ hakkında bilgi düzeyi ve farkındalığı çok önemlidir. Bu çalışma ile Sivas il merkezindeki Aile Sağlığı Merkezlerinde görev yapan hekimlerin çocuk istismarı ve ihmali konusundaki bilgi ve farkındalık düzeylerini ölçmek amaçlanmıştır.

Yöntem

Tanımlayıcı ve kesitsel olan bu çalışmada araştırma evrenini Sivas il merkezinde görev yapmakta olan 105 adet pratisyen aile hekimi ve aile hekimliği uzmanı oluşturmaktadır. Katılımcıların sosyodemografik özelliklerini sorgulayan 17 soruluk Tanıtıcı Bilgi Formu ve “Çocuk İstismarı ve İhmalinin Belirti ve Risklerinin Tanımlanmasına Yönelik Ölçek” kullanılmıştır. Verilerinin analizi SPSS 25.0 istatistik paket programı kullanılarak yapıldı. İstatistiksel anlamlılık, p değerinin 0,05’in altında olduğu durumlar olarak kabul edildi.

Bulgular

Çalışmamıza katılan kadınların, erkeklere göre çocuk istismarı ve ihmale yatkın çocukların özelliklerini tanımada daha bilgili olduğu görülmüştür. Kırk yaş ve altı grupta bulunan hekimler, ÇİVİ’de çocuk ile ebeveyn özelliklerini tanımada diğer yaş gruplarına oranla daha başarılı bulunmuştur. Aile hekimliği uzmanı olan hekimlerin, pratisyen hekimlere göre ÇİVİ’yi tanıma konusunda daha başarılı olduğu görülmüştür.

Sonuç

Ülkemizde uygulanmakta olan sağlık sisteminde her bireyin sağlık hizmeti alımında ilk başvuru kaynağı olduğu göz önüne alındığında aile sağlığı merkezlerinde çalışan hekimler, ÇİVİ ile karşılaşma olasılığı yüksek olan sağlık hizmeti uygulayıcılarıdır. Dolayısıyla konu hakkında belirli periyotlarla yapılacak güncel yenilikleri de kapsayan etkin kurum içi sürekli tıp eğitimlerin artırılması ve teşvik edilmesiyle hekimlerin farkındalığının ve bilgi düzeylerinin tıp eğitimi sonrasında da yeterli ve etkin kalması sağlanmalıdır.

GİRİŞ

Çocukluk, insanoğlunun gelişim süreci boyunca en savunmasız ve en özel olduğu dönemdir (1). Birleşmiş Milletler’in Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, daha erken yaşta reşit olma durumu dışında, on sekiz yaşına kadar her bireyin “çocuk” sayıldığı belirtilmiştir (2). Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde de çocuk deyimi; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi olarak tanımlanır (3). Uzun süren bakım sürecinde bazen aile bireyleri ve/veya çocuğa bakmakla yükümlü olan kişiler olarak isteyerek veya istemsiz çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmekte ve bu çocuklar üzerinde hayatlarını etkileyecek düzeyde kalıcı hasarlar kalabilmektedir (4). Çocuk istismarı ve ihmali (ÇİVİ), çocukların ebeveynleri, öğretmenleri, çocuklara bakmakla ve eğitmekle yükümlü bakıcıları, koruyucu aile bireyleri ile vasileri tarafından yapılan; fiziksel, ruhsal, cinsel ya da zihinsel gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen tutum ve davranışların tamamına denir. Bu tutum ve davranışların çocuk tarafından algılanması ya da yetişkin birey tarafından kasıtlı yapılması şart değildir (5).

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılında paylaştığı rapora göre, 2-17 yaş arasındaki bir milyara yakın çocuğun istismar ve ihmale uğradığı belirtilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun paylaştığı verilere göre; 206 bin 498 çocuğun %57,6’sı yaralama, %15,2’si cinsel suçlar, %11,0’ı aile düzenine karşı suçlardan mağdur olarak güvenlik birimlerine başvurmuştur (6). Yılmaz Irmak’ın (7) 12-17 yaş arasındaki 1.607 ergenle gerçekleştirmiş oldukları bir çalışmada fiziksel istismar oranının %48, ihmal oranının %17 ve cinsel istismar oranının %8 olduğu tespit edilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ÇİVİ’nin küçümsenmeyecek oranlarda olduğu, bu alanda daha fazla çalışmalar yapılmasına ihtiyaç olduğu aşikardır. Sağlık çalışanları ÇİVİ tanı ve tedavi sürecinde çok önemli bir yere sahiptir. İstismarı işaret eden bulgular tespit edilmediğinde ve/veya bildirimi yapılmadığında, hayati tehlikeye neden olabilecek sonuçlarla karşılaşılabilmektedir (8). Ülkemizde ÇİVİ hakkında yapılan çalışmaların sınırlı sayıda olması, tıp eğitimi sürecinde ve mezuniyet sonrası dönemde konu hakkında gerekli eğitime yer verilmemesi başta hekimler olmak üzere tüm sağlık camiasında bilgi ve tecrübe eksikliklerine neden olmaktadır. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında sağlık kuruluşlarına gelen bu olguların gözden kaçması kaçınılmaz olacaktır (9). Aile sağlığı merkezlerinde (ASM) sağlık hizmetlerinin sürekliliği sebebiyle istismar ve ihmali tanıma ve riski değerlendirmede tüm hekimlere ve özellikle birinci basamak hekimlerine büyük bir görev düşmektedir. Bu çalışmadaki amacımız aile sağlığı merkezlerinde aktif olarak görev yapan hekimlerin ÇİVİ hakkındaki farkındalıklarının artırılması ile konuya olan yaklaşımlarının belirlenmesidir. Mezuniyet öncesi ve sonrası dönemde ihtiyaç duyulan eğitim çalışmalarının düzenlenmesine katkıda bulunulması, hekimlerin tanı koyma ve önleme sürecindeki duyarlılıklarının artırılması amaçlanmaktadır.

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Bu çalışma, Sivas il merkezindeki ASM’lerde aktif görev yapan hekimlerin ÇİVİ hakkındaki bilgi, farkındalık ve tutumlarını belirlemek için yapılan kesitsel ve tanımlayıcı bir anket çalışmasıdır. Sivas il merkezindeki ASM’lerde aktif görev yapan hekimler ile Temmuz 2023 ve Ekim 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma evreninde Sivas il merkezindeki 25 ASM’de aktif görev yapmakta olan 121 hekim bulunmakta ve evrenin tümü çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Bu nedenle herhangi bir örneklem seçim yöntemine gidilmemiştir. Bu hekimlerin 110’u aile hekimi, 11’i aile hekimliği uzmanıdır. Bu 121 hekimden 13’ü çalışmaya katılmak istememiş, üçü gebelik izninde olduğundan 105 hekim çalışmaya katılmıştır. Araştırmamız ASM’lerde aktif görev yapan ve çalışmaya katılmak isteyen 105 hekim ile yapılmıştır.

Verilerin toplanmasında; literatür bilgileri doğrultusunda araştırmacı tarafından geliştirilen “Tanıtıcı Bilgi Formu” ve Uysal (10) tarafından geliştirilen “Çocuk İstismarı ve İhmalinin Belirti ve Risklerinin Tanılanmasına Yönelik Ölçek (ÇİİBRTYÖ)” kullanılmıştır.

a. Tanıtıcı Bilgi Formu; katılımcıların sosyodemografik verileri, ÇİVİ’ye yönelik bilgi ve eğitim durumları ve bu konudaki mesleki tecrübelerini belirlemeye yönelik 17 sorudan oluşmaktadır.

b. ÇİİBRTYÖ 1998 yılında Uysal (10) tarafından geliştirilmiş ve geçerlilik-güvenilirliği yapılmıştır. Ölçeğin geçerlik-güvenirlik çalışmasında, Cronbach alfa değeri 0,924 bulunmuştur. Ölçeğin alt grup değerlendirmelerinin de Cronbach alfa katsayısı 0,59 ile 0,89 arasında değişmektedir. Ölçek soruları 5’li Likert tipindedir, her bir madde 1 ile 5 puan aralığında değerlendirilmektedir. Ölçekte “Çok doğru”, “oldukça doğru”, “karasızım”, “pek doğru değil”, “hiç doğru değil” seçenekleri vardır (10). Ölçek 67 sorudan oluşmaktadır ve altı adet alt ölçeği mevcuttur. Alt ölçekler;

1. “İstismarın çocuk üzerindeki fiziksel belirtileri (İÇÜFB)” (19 soru)

2. “Çocuk istismarına ilişkin çocuktaki davranışsal belirtiler (ÇİİÇDB)” (15 soru)

3. “İhmalin çocuk üzerindeki belirtileri (İÇÜB)” (7 soru)

4. “İstismar ve ihmale yatkın ebeveyn özellikleri (İİYEÖ)” (13 soru)

5. “İstismar ve ihmale yatkın çocukların özellikleri (İİYÇÖ)” (5 soru)

6. “Çocuk istismarı ve ihmalinde ailesel özellikler (ÇİİAÖ)” (8 soru)

Ölçekte; “1, 2, 4, 6, 7, 9, 11, 13, 15, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 29, 31, 33, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45, 47, 48, 50, 51, 52, 53, 55, 57, 58, 60, 62, 64, 65, 66 ve 67.” sorularda “çok doğru” seçeneği 5 puan olarak değerlendirilecek iken “hiç doğru değil” seçeneği 1 puan olarak değerlendirilecektir.

“3, 5, 8, 10, 12, 14, 16, 27, 28, 30, 32, 34, 41, 42, 46, 49, 52, 54, 56, 59, 61, 63.” soruları negatif olarak hesaplanacak maddelerdir ve bu sorularda “çok doğru” seçeneği 1 puan olarak değerlendirilirken “hiç doğru değil” seçeneği 5 puan olarak değerlendirilecektir.

Ölçekteki tüm soruların doğru olması halinde katılımcılar 335 puan almaktadır. Puan ortalaması 3 ve üzeri olan katılımcıların ise ÇİVİ ile ilgili yeterli bilgiye sahip olduğu kabul edilmektedir. Anket formları katılımcılar tarafından, yüz yüze görüşülerek dolduruldu. Araştırmacı, önce kendini tanıtmış, çalışma için gerekli izinlerin alındığını belirtmiş ve verilerin gizliliği hakkında açıklama yaparak onam aldıktan sonra ankete başlanmıştır. Anket formlarının toplam doldurulma süresi ortalama 10-15 dakika kadar sürmüştür.

Araştırma Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından 22.06.2023 tarih ve 2023-06/07 numaralı karar ile bilimsel ve etik açıdan uygun görülmüştür. Çalışmanın yapılacağı Sivas İl Sağlık Müdürlüğü’nden gerekli izinler alınmıştır. Katılımcılara yapılacak çalışma ile ilgili yazılı bilgilendirme yapılarak onamları alınmıştır. Araştırmada kullanılan ÇİİBRTYÖ için Prof. Dr. Aynur UYSAL TORAMAN’dan izin alınmıştır.

İstatistiksel Analiz

Çalışma verilerinin analizi SPSS 25.0 istatistik paket programı kullanılarak yapıldı. Tanımlayıcı analizler için frekans dağılımları ve yüzdeler hesaplandı, ortalamalar standart sapma değerleri ile, ortancalar minimum-maksimum değerleri ile birlikte gösterildi. Gruplar arasındaki ölçek puanlarının karşılaştırılmasında veriler normal dağılıma uymadığından Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis testi kullanıldı. Üç ve daha fazla grup içeren gruplar arası karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlılığın hangi gruptan kaynaklandığını saptamak amacı ile yapılan post-hoc değerlendirmede Dwass-Steel-Critchlow-Fligner testi kullanıldı. Ölçek puanları arasındaki korelasyon ilişkisi Spearman korelasyon testi ile değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p değerinin 0,05’in altında olduğu durumlar olarak kabul edildi.

BULGULAR

Bu çalışma %65,7’si (n=69) erkek olmak üzere 105 katılımcı ile tamamlandı. Katılımcıların yaş ortalaması 45,7±9,3 ve yaş ortancası 48 (minimum=27; maksimum=68) yaş idi. Katılımcıların %87,6’sı (n=92) evli ve %84,8’inin (n=89) çocuğu vardı. Pratisyen aile hekimi olan 94 (%89,5) katılımcı, aile hekimi uzmanı olan 11 (%10,5) katılımcı bulunmakta idi. Hekimlik tecrübesi 16 yıl ve üstü olan 70 (%66,7) katılımcı birinci sırada yer almaktaydı (Tablo 1).

Katılımcılar içinde tıp eğitiminde ÇİVİ hakkında eğitim alma oranı %71,4 (n=75), mezun olduktan sonra ÇİVİ hakkında eğitim alma oranı %73,3 (n=77) ve ÇİVİ hakkında daha fazla eğitim alması gerektiğini düşünenlerin oranı %75,2 (n=79) idi. Daha önce çocuk istismarı olgusu ile karşılaşan 42 (%40,0) katılımcı bulunmakta olup, bu 42 katılımcı arasından %61,9’u (n=26) ihmal, %57,1’i (n=24) fiziksel istismar, %35,7’si (n=15) duygusal istismar, %28,6’sı (n=12) cinsel istismar ve %19’u (n=8) ekonomik istismar ile karşılaştığını belirtti. ÇİVİ olgusu ile karşılaşıldığında en çok zorlanılan kısım %58,1 (n=61) adli süreç olarak tespit edildi (Tablo 2). Katılımcıların %93,3’ü (n=98) ÇİVİ şüphesinde bildirim yapacağını belirtti. Bildirim yapmayacağını belirten yedi katılımcı arasından; çoklu seçmeli olarak dördü (%57,1) bildirim yaptıktan sonra çocuğun daha kötü etkileneceğini düşünmesi gibi nedenler belirtmiştir (Tablo 2).

Bildirimin nasıl yapılacağı sorusuna, 64 katılımcı (%60,9) adli rapor hazırlayarak, 55 katılımcı (%52,4) kolluk kuvvetlerine bildirerek, 35 katılımcı (%33,3) sosyal hizmetlere bildirerek şeklinde cevap verdi. Yapılan çalışma sonucu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen 89 (%84,8) katılımcı bulunmakta idi (Tablo 2).

Katılımcıların cinsiyetleri ile ölçek arasındaki ilişki incelendiğinde, İİYÇÖ alt boyutu puan ortalaması kadınlarda erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek saptandı (p=0,049). Cinsiyet ile toplam puan ve diğer alt boyutlar arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05) (Tablo 3).

Katılımcıların yaş grupları ile ölçek arasındaki ilişki incelendiğinde; yaş grubu ile toplam ölçek puanı arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,046). Ancak yapılan post-hoc testlerde gruplar arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05). Yaş grubu ile İÇÜFB alt boyutu arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,037). Bu ilişki 40 yaş altı grup ve 50 yaş üstü grup arasından kaynaklanmakta idi. Yaş grubu ile İİYEÖ alt boyutu arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,032). Bu ilişki 40 yaş altı grup ve 50 yaş üstü grup arasından kaynaklanmakta idi. Yaş grubu ile ölçeğin diğer alt boyutları arasında ilişki saptanmadı (p>0,05) (Tablo 4).

Katılımcıların ünvanı ile ölçek arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; aile hekimi uzmanı olanların pratisyen aile hekimlerine göre toplam ölçek puanı (p=0,034) ve İİYÇÖ alt boyutu toplam puanının yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı (p=0,008) görüldü. Ünvan ile diğer ölçek alt boyutları arasında anlamlı ilişki saptanmadı (Tablo 5).

ÇİVİ hakkında daha fazla eğitim almak isteyen katılımcıların, eğitim almak istemeyen katılımcılara göre İİYÇÖ alt boyutu toplam puanının daha yüksek olması, istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,022). Katılımcıların ÇİVİ hakkında daha fazla eğitim alma istekleri ile ölçek toplam puanı ve diğer alt boyut toplam puanları arasında ilişki saptanmadı (Tablo 6).

Katılımcıları “ÇİVİ olgusu ile karşılaşıldığında en çok zorlanılan kısım” ile ölçek arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; İÇÜFB alt boyutu toplam puanı ile istismarla karşılaşıldığında en çok zorlanan kısım arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,048). Ancak yapılan post-hoc testler neticesinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).

Katılımcıların şüpheli durumlarda bildirim yapma durumları, bildirimi savcılığa, kolluk kuvvetlerine, sosyal hizmetlere ve il sağlık müdürlüğüne bildirmeleri ile ölçek toplam puanı ve ölçek alt boyut toplam puanları arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05). Şüpheli durumlarda adli bildirim yapacağını belirtilen katılımcılar, yapacağını söylemeyen katılımcılara göre daha yüksek İİYÇÖ alt boyutu toplam puanına sahipti (p=0,034).

TARTIŞMA

Çalışmamıza katılan hekimlerin %40’ının meslek hayatında ÇİVİ olgusu ile karşılaştığı, son bir yılda ise %9’unun ÇİVİ olgusu ile karşılaştığı tespit edilmiştir. Aydın’da 2021 yılında birinci basamak hekimlerine yapılan bir çalışmada katılımcıların %59,5’inin hayatı boyunca ÇİVİ olgusu ile karşılaştığı bildirilmiştir (11). Malatya’da 2020 yılında sağlık çalışanlarının %21,9’unun meslek hayatı boyunca çocuk istismarı olgu veya şüphesi ile karşılaştığı (12), Adana’da 2018 yılında yapılan benzer çalışmada aile hekimlerinin %39,2’sinin çalışma hayatları boyunca çocuk istismarı olgusu ile karşılaştığı belirtilmiştir (13). Hekimlerin meslek hayatı boyunca ÇİVİ olgusu ile karşılaşma oranının çalışmamızda ve diğer benzer çalışmalarda düşük çıkma sebebinin hekimlerin bilgi ve farkındalık düzeyinin eksik olduğunu düşündürmektedir.

Bizim çalışmamızda hekimlerin ÇİVİ olgusu ile karşılaştığında en çok zorlandığı konu incelenmiş olup, hekimlerin %58,1’inin adli süreçte, %30,5’inin öykü almada, %9,5’inin fizik muayenede, %1,9’unun kayıt tutmada zorlandığı tespit edilmiştir. ÇİVİ ile karşılaştığı halde bildirim yapmayan hekimlerin gerekçeleri irdelenerek %57,1’inin bildirim yaptıktan sonra çocuğun daha kötü etkileneceğini düşündüğü için, %42,9’unun yeterli bilgiye sahip olmadığını düşündüğü için, %42,9’unun adli süreçten çekindiği için, %28,6’sının nereye bildirim yapıldığını bilmediği için bildirim yapmadıkları saptanmıştır. Pekşen ve ark. (14) Samsun’da sağlık ocaklarında görev yapan hekimlerle yaptığı bir çalışmada, hekimlerin istismar olgularını atlama nedenleri araştırılmış olup hekimlerin %37,1’inin istismar olgusuyla sık karşılaşmaması, %28,6’sının doktorların konu ile ilgili eğitimlerinin eksik olması, %18,6’sının aile içi sorunlara karışmak istememeleri, %15,7’sinin anne-babanın çocuğa zarar verebileceği nedenleriyle çocuk istismarı olgularının atlandığı bildirilmiştir. Kara ve ark.’nın (9) yaptığı benzer bir çalışmada çocuk istismarı ile karşılaşmış hekimlerde bildirim yapmama nedenleri irdelenmiş ve hekimlerin %78,3’ünün konu hakkında bilgi yetersizliğinden dolayı bildirim yapmadığı ifade edilmiştir. Literatürdeki benzer çalışmalar ve bizim çalışmamızdaki bulgular incelendiğinde, hekimlerin ÇİVİ konusunda yetersiz bilgi ve farkındalığa sahip oldukları ve çocuğun bildirimden sonra daha kötü etkileneceğinin düşünmeleri gibi yanlış tutum ve davranış içerisinde oldukları görülmektedir.

Bu çalışmada yaş grubu ile toplam ölçek puanı arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,046). Yaş grubu ile İÇÜFB alt boyutu arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,037). 40 yaş altı hekimlerin ortalama ölçek puanı 270,1±23,2 olarak, 50 yaş ve üstü bireylerde ölçek toplam puanının 256,5±21,5 olarak bulunmuştur. Bu durum bize yaş arttıkça farkındalık ve bilgi düzeyinin düştüğünü göstermektedir. Literatürde benzer çalışmalar incelendiğinde; Adana’da 2018 yılında yapılan bir çalışmada (13) yaş arttıkça alınan toplam puanının azaldığı, Edirne’de 2012 yılında yapılan başka bir çalışmada (15) düşük yaş grubundaki hekimlerin ölçek toplam puanının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmamızdaki yaş grupları ile genel ölçekten alınan puanlar arasındaki ilişkiler literatürdeki benzer çalışmalarla uyumlu bulunmuştur. Tıp fakültesi eğitim müfredatında ÇİVİ hakkında eğitimlerin görece yeterli olması dolayısıyla genç yaştaki hekimlerin konuyla ilgili bilgi ve farkındalık düzeylerinin daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hekimlere mezuniyet sonrası da ilerleyen yıllarda tekrarlayıcı olarak ÇİVİ konusunda güncel sürekli tıp eğitiminin programlandırılmasının ÇİVİ’nin önlenmesi ve tanılandırılmasında önemli olacağı sonucuna varıldı.

ÇİİBRTYÖ kullanılarak yapılan çalışmalar incelendiğinde; Aydın’da birinci basamak hekimlerinin katıldığı benzer konulu bir çalışmada cinsiyetin genel ve alt ölçek puanları açısından istatiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edilmiştir (16). Adana’da 2021 tarihinde aile hekimlerinin katıldığı aynı konuda yapılan bir çalışmada cinsiyet farkının genel ölçek puanında anlamlı bir sonuca neden olmadığı saptanmıştır. 2012 yılında Edirne’de ASM’lerde görev yapan aile hekimleri ile yapılan bir çalışmada (16) genel ölçek, ebeveyn özellikleri ve çocuk özellikleri ile ilgili alt boyutu puanlarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmış ve kadınların daha yüksek puan aldığı görülmüştür. Bizim çalışmamızda da katılımcıların cinsiyetleri ile ölçek arasındaki ilişki incelendiğinde (Tablo 4) İİYÇÖ alt boyutu puan ortalaması kadınlarda erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek saptanmıştır (p=0,049). Kadınların çocuk özelliklerini daha iyi tanımasında, katılımcıların çoğunun çocuk sahibi olması, çocuğun anne ile daha çok vakit geçirmesi ve bakımında annenin daha çok görev alması çocuktaki farklılıkların saptanmasında etkili olduğu düşünülmektedir.

Çalışmamıza katılan hekimlerin ünvanı ile ölçek arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; aile hekimliği uzmanı olanların pratisyen hekimlere göre toplam ölçek puanı ve İİYÇÖ alt boyutu toplam puanının yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Aydın’da 2021 yılında yapılan benzer bir çalışmada (17) aile hekimliği uzmanlarının ölçek genel puan ortalamasında ve çocuktaki fiziksel belirti ve ihmal belirtileri alt ölçek puan ortalamasında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunması bizim çalışmamızı destekler niteliktedir. Bu bulgular bize, ÇİVİ’nin belirti ve risklerini tanımada ve farkındalığı oluşturmada aile hekimliği uzmanlığı eğitimi almış hekimlerin pratisyen hekimlerden daha başarılı olduğunu göstermektedir. Aile hekimliği uzmanlığı eğitimi sürecinde hekimlerin, 3. basamak sağlık merkezlerinde eğitim görmesinin, uzmanlık eğitimlerinde yaptıkları Çocuk Hastalıkları ve Acil rotasyonlarında daha komplike olgularla karşılaşmasının ve eğitim sürecinde yapılan seminerlerin bu konuda etkili olduğu düşünülebilir. Son yıllarda aile hekimliği uzmanlığı kadrolarındaki artış, aile sağlığı merkezlerinde artan aile hekimliği uzmanı sayısı ÇİVİ’nin tanınması, erken tedavi ve gelişen komplikasyonların önüne geçilmesinde etkili olacaktır.

Hekimlik uygulamalarında sanılanın aksine fazlaca karşılaşılan ÇİVİ, günümüzde büyük bir toplumsal sağlık sorunudur. Mağdur çocuklarda travmanın varabileceği son nokta olan ölüme neden olabildiği gibi, çocuğun hayatının geri kalanında geçici veya kalıcı ruh sağlığı problemine ve gelişme geriliklerine yol açabileceği de bilinmektedir. Toplumun temel taşını ve geleceğini oluşturan çocukların genel sağlık durumlarını bu denli yıkıma uğratma potansiyeline sahip ÇİVİ’nin erken tanınması, tanı konulduğunda bildirilmesi, gerekli tedavilerinin yapılması ve mağdur çocuklarda oluşan sorunların rehabilitasyonu hayati önem arz etmektedir. ÇİVİ ile en çok karşılaşan meslek grubu olan hekimlerin, bu konuda bilgi ve beceri sahibi olması bu durumun önüne geçmesinde kilit rol oynamaktadır.

Bu çalışmada, Sivas ili merkezindeki ASM’lerde çalışmakta olan pratisyen aile hekimleri ve aile hekimliği uzmanlarının ÇİİBRTYÖ’den aldıkları puanlar irdelendiğinde; genel olarak katılımcı hekimlerin ÇİVİ hakkında farkındalık ve bilgi düzeylerinin yeterli olmadığı görüldü.

Konunun önemi göz önüne alındığında, ÇİVİ’nin önüne geçmek için, hekimlik sanatının temelini oluşturan tıp eğitiminde ÇİVİ hakkında daha kapsamlı ve multidisipliner eğitim verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Katılımcı hekimlerin yaş grupları dikkate alındığında, mezuniyetinden uzun süre geçmiş hekimlerin konu hakkında daha az farkındalığa ve bilgi düzeyine sahip olduğu görülmüştür. Bu sebeple konu hakkında güncel yenilikleri de kapsayan belirli periyotlarla yapılacak etkin kurum içi sürekli tıp eğitimlerin artırılmasıyla ve teşvik edilmesiyle hekimlerin farkındalığının ve bilgi düzeylerinin tıp eğitimi sonrasında da yeterli ve etkin kalması sağlanmalıdır.

SONUÇ

Bu çalışmada aile hekimliği uzmanlarının ÇİVİ hakkındaki bilgi ve farkındalık düzeylerinin pratisyen hekimlere görece yüksek olduğu, ancak yeterli olmadığı görülmektedir. Bu nedenle aile hekimliği uzmanlığı eğitim müfredatında konu ile ilgili düzenlemeler yapılması gündeme getirilebilir. Ayrıca ÇİVİ ile karşılaşılması durumunda olay sonrası bildirim konusunda bazı hekimlerde bildirimin nereye ve nasıl yapılacağı konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı gözlemlenmiştir. Bu hususta da hekimlere verilecek eğitimlere ihtiyaç duyulduğu açıktır.