ÖZET
Gelişen tıp teknolojisi, organ nakli ile yaşama ümidi kalmayan insanlara ikinci yaşamı sunarken, beraberinde hukuk ve etik tartışmayı başlatmıştır. Bu çalışmada bir olgu nedeni ile adli olgularda yapılan organ nakillerinde karşılaşılan yasal ve etik sorunları tartışmak amaçlanmıştır. Çalışmamızda beyin ölümü gerçekleşmiş, organ nakli süreci başlatılmış ancak aynı zamanda şüpheli ölüm nedeni ile adli olgu bildirimi yapılan ve Adli makamlarca Anabilim Dalımızdan görüş istenen bir olgu ve süreç ele alınmıştır. Odasında bilinci kapalı olarak bulunan 2,5 yaşındaki kız çocuğunun getirildiği Üniversite Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesinde sekiz gün süren tüm müdahalelere rağmen beyin ölümü gerçekleşti. Bu sürede ölüm nedeni belirlenemedi ve adli olgu bildirimi yapıldı. Aynı zamanda organ nakli için süreç başlatıldı ve Cumhuriyet Savcılığı haberdar edildi. Adli tıp uzmanları yarar sağlama ilkesiyle adli sorumluluklar arasında karar vermek zorunda bırakıldılar. Tıbbi belgelerin incelenmesiyle alınacak organların otopside yapılacak incelemeleri olumsuz yönde etkilemeyecekleri görüşüne varıldı ve sonuçta transplantasyon ekibince operasyon gerçekleştirilerek karaciğer ve böbrekler alındı. Muhtemel kalp hastalığı nedeniyle kalp alınmadı. Mevcut durumuyla otopsi işlemi yapılarak gereken örnekler alındı. Ölüm sebebinin belirlenebilmesi için otopsi zorunluluğu, nakil için alınacak organların ölüm sebebini belirlemek için incelenmesi gereği, zaman kısıtlılığı, ailenin rızası, aşılması gereken adli ve tıbbi sorunları oluşturdu. Organ nakli ile ilgili yasal düzenlemeler, ceza hukuku bakımından uygulamanın hukuka uygunluğunu sağlasa ve sorumluluğu kaldırsa da, pratik olarak tıbbın ve teknolojinin sunduğu bu olanak, kanunilik ve üstün yarar ilkeleri arasında sıkışmakta, ilgili tarafları ahlak ve hukuk önünde zor durumda bırakmaktadır.